Avrupa Birliği Kısa Tarihi
Avrupa Birliği; Birleşmiş bir Avrupa Birliği hayali tarih boyunca pek çok düşürün ütopyası olmuş hakkında çeşitli fikirler ortaya atılmıştır. Avrupalı devletler tarih boyunca pek çok kez özellikle on dokuzuncu ve yirminci yüzyılda aralıksız savaşa tanıklık etmişlerdir. Bu savaşlar Avrupa’yı o kadar kötü etkilemiştir ki birleşik bir Avrupa fikrini neredeyse kaçınılmaz olmuştur. Bu fikre göre eğer Avrupa bütünleşik bir hegamın güç olursa ancak barış, refah ve huzur sağlanmış olacaktı. 1870 ve 1945 tarihleri arasında tam üç kez karşı karşıya gelen Almanya ve Fransa bu bütünleşmiş Avrupa düşüncesi için en çok yara alan aktörler olarak öncülük edeceklerdi. Fikrin öncüsü liderlere göre bu fikir hayata geçmezse geçmişte olduğu gibi daha pek çok savaş yaşanacak ve yine binlerce insan hayatını kaybedecekti. Bu anlamda ikinci dünya savaşı sonrası Fransız ve Alman liderler bir araya gelmiş ve Schuman planı ortaya çıkmıştır.
Schuman Planı
Fransa’nın o dönemdeki Dışişleri Bakanı Robert Schuman Avrupa’da bulunan devletleri kömür ve çelik ticareti üzerine bir örgüte davet etti. Bu örgüt ulus üstü bir özellikte yani devletlerin üzerinde bir otoriye dayanmalıydı. Bu örgüte isteyen devletler katılabilmeli ve örgüt sayesinde yüzyıllardır süren Alman – Fransız çekişmesi son bulmalıydı. Bu bildirinin sonucunda 1951 yılında Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu kurulmuştur. Topluluğun kurucu ülkeleri Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüxemburg olmaktadır. Bu ulusüstü ilk yapının başkanı Schuman bildirisine ilham kaynağı olan Jean Monnet olmuştur.
Roma Antlaşması
1957 yılında topluluk ilk anlaşması olan Roma Antlaşması’nı imzalamıştır. Bu antlaşmanın sonucunda Avrupa Ekonomik Topluluğu kurulmuştur. Bu topluluğun amacı malların, hizmetlerin ve sermayenin birlik ülkeleri arasında serbest dolaşımın katkı sağlamaktı. Roma Antlaşması’nın bir başka kazanımı da Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu’nun (EUROTOM) kurulması olmuştur. Daha sonra ise bu sayılan üç topluluk 1965 yılında imzalanan Füzyon Antlaşması ile birleştirilmiş ve Avrupa Topluluğu (AT) adını almıştır.
Avrupa Topluluğu
Altı ülkeden oluşan birliğin ilk genişlemesi 1963 yılında gündeme gelmiştir. İrlanda, İngiltere ve Danimarka bu yıllarda birliğe üye olmak istemişlerse de Fransa’nın İngiltere’yi iki kez veto etmesi üzerine bu genişleme 1973 yılında ancak başarılı olabilmiştir. Topluluk içerisinde gümrük birliği düşünülenden önce hayata geçerek 1968 tarihinde uygulanmaya başlamıştır. Ardından 1980’li yıllarda güney genişlemesi adını alan dönem yaşanmıştır. 1981’de Yunanistan birliğe katılmıştır. 1986 yılında Portekiz ve İspanya birliğe katılmıştır ve bu nedenle güney genişlemesi denmektedir. Böylece 80’lerin sonunda birliğin on iki üyesi bulunur hale gelmiştir. 1990 da Sovyetlerin yıkılması birlik açısından çok büyük bir önem atfetmekteydi. Sovyetlerin ardından yeni kurulan Doğu Avrupa ülkelerini kendi yörüngesine çekmek isteyen birlik bu ülkelere üyelik vermiştir. Diğer yandan Almanya birleşmiş ve bu gelişmeler sonrası Avrupa’da siyasi dengeler değişmiştir.
Maastricht Antlaşması
Maastricht Antlaşması’nın diğer bir adı Avrupa Birliği Antlaşması’dır birlik günümüzdeki adını bu antlaşma ile almıştır. Bu antlaşma 1993 yılında yürürlüğe girmiştir. Antlaşmanın amacı ilerleyen yıllarda parasal birliğe geçmek, Avrupa vatandaşlığı kavramının altının doldurulması ve oluşması olmuştur. Antlaşma sonrasında Ortak Dış ve Güvenlik Politikası, Adalet ve İçişleri Politikası ve ve Avrupa Birliği olmak üzere üç sütunlu bir oluşum meydana gelmiştir. Ardından 1995 yılında yeni bir genişleme dalgası yaşanmış ve Avusturya, İsveç ve Finlandiya örgüte katılmıştır. Böylece örgütün üye sayısı on beş sayısına kadar yükselmiştir.
2000’li Yıllarda Avrupa Birliği
Avrupa Birliği özelinde 2000’li yıllar genişleme yılları olmuştur. İlk olarak 2004 yılında 10 ülke aday olmuş ve 2013 yılında en son Hırvatistan’ın katılımı ile birliğin ülke sayısı bugünkü sayısı olan yirmi sekize çıkmıştır. Bu yılların bir diğer önemli kazanımı 2007 yılında imzalanan Lizbon Antlaşması olmuştur. Bu antlaşmanın temel amacı derinleşme olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım birliğin karar mekanizmasında meydana gelen tıkanıkların giderilmesi ve hızlı karar alma süreçlerinin oluşmasını öncelemektedir. Amaçları arasında birliğin daha demokratik bir kurum hale getirilmesi vardır. Lizbon antlaşması bünyesinde eski antlaşmalar revize edilmiş ve Avrupa Birliği’nin İşleyişi Hakkında Antlaşma olarak ismi değiştirilmiştir.
2008 Ekonomik Krizi ve Sonrası
2008 yılında ortaya çıkan küresel finans krizi tüm dünyayı etkilediği gibi Avrupa Birliği’ni de etkilemiştir. Bu tarihte ortak para birimi olan euro tarihinin en büyük düşüşünü yaşamıştır. Kriz ekonomilerin daralması, işsizliğin atması, rekabetin azalması gibi birçok olumsuz etki ortaya çıkarmıştır. Başta Yunanistan olmak üzere pek çok ülke mali krizler karşısında batma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. Bu kriz üye ülkelerde mali yapılandırılmalara gidilerek aşılmaya çalışılmıştır. Yine başta Yunanistan olmak üzere ülkelerde kurtarma paketleri ve istikrar paketleri uygulanmıştır. Bu krizi daha iyi sonuçlar ile aşabilmek adına Avrupa İstikrar Mekanizması, Avrupa Finansal İstikrar Fonu ve Avro Paktı gibi kurumlar ve kuruluşlar hayata geçirilmiştir. Bu gibi uygulamalar neticesinde 2012 yılında Avrupa Birliği Nobel Barış Ödülüne layık görülmüştür.
2010 yılı ve sonrasında Suriye iç savaşının da patlak vermesi ise düzensiz göç, aşırı sağın giderek daha fazla zemin kazanması, bazı üye ülkelerin ekonomik istikrarsızlığı gibi çeşitli sorun alanları ön plana çıkmaya başlamıştır. 2015 yılı ve sonrasında başlayan düzensiz göç, birlik üyeleri arasında görüş ayrılıklarına yol açmıştır. Özellikle göçmen karşıtı söylemlerini arttıran aşırı sağ gruplar siyasette popüler muhalefet grupları olmaya başlamış ve her geçen gün daha çok oylarını arttırmışlardır. Avrupa Birliği bu göçmen krizini aşabilmek adına Türkiye ile 1’e 1 antlaşması yapmıştır. Bu anlaşma neticesinde Avrupa’ya göç önemli ölçüde azalmış ve göçmenlerin göç yolunda özellikle denizlerde hayatlarını kaybetmelerinin önüne geçilmiştir.
Avrupa Birliği kuruluş amacı
Avupa Birliği açısından bir diğer önemli konu İngiltere’nin birlikten ayrılma kararı olmuştur. Brexit adı verilen bu süreç 2016 yılında başlamış ve 2020 yılında sonuçlanmıştır. Bu çekilme anlaşmasına göre Birleşik Krallık birlik bünyesine dahil olamamakla birlikte kurallarına ve yargı gücüne bağlı kalacak ve Avrupa Birliği bütçesine katkı sunmaya devam edecektir.
Özetle mevcut uluslararası sistemde hegemon güçler arasında sayılan Avrupa Birliği kurulduğu günden günümüze kadar sistemin önemli bir aktörü olarak karşımıza çıkmaktadır. Birlik günümüzde yabancı düşmanlığı ve aşırı sağın birlik karşıtı politikar gütmesi ile krizler yaşamaktadır ve mevcut siyasal sistemler aşırı sağın bu zemin kazanması karşısında etkin politikalar üretememektedir. Bu tip popülist partiler birlik karşıtı olmakla birlikte, birliğin savunduğu temel değerlere karşıt olarak bilinmektedir.
Mevcut sistemlerin bu partilere karşı etkin savunma mekanizması üretememesi AB’nin temel değerlerinin sorgulanmasına yol açmaktadır. Önümüzdeki yıllarda bu aşırı sağ partilerinin Avrupa Parlamentosu’ndaki koltuk sayılarının giderek artması beklenmektedir. Bunlara ek olarak Amerika Birleşil Devletleri ve Avrupa Birliği’nin son yıllarda özellikle Donald Trump yönetimi ile arasının açıldığı farklı politik tutumlarda oldukları görülmedir. ABD’nin bu tavrı karşısında birlik kendi kendine yeter hale gelebilmek için başta savunma mekanizmaları iyileştirme olmak üzere pek çok konuda revizyona gitmektir. Bundan dolayı güncel olarak Avrupa Birliği’nin bir yenilenme süreci içerinde olduğunu söylemek mümkündür.
Tuzla Gazetesi Blog 2022