Psikosomatik Bozukluk nedir?
Psikosomatik bozukluk nedir? Yunancada pscyche(ruh) ve soma(beden) kelimelerinden gelmektedir. En basit şekilde bu hastalığı ruhsal veya psikolojik rahatsızlıkların vücut dışına yansıması olarak tanımlayabiliriz. Aslında zihnimizin bedenimizi nasıl etkilemiş olduğunu ifade eder. hastalık bedenimizde dışa vurulan fakat bir organizma bozukluğundan kaynaklanmaz. Somatizasyon (bedenselleştirme) anlamına gelmektedir. Yani şuan ki yaşantımızda veya iç dünyamızdaki duyguların , düşüncelerin , iç çatışmaların vücudumuzda şikayet veya rahatsızlık olarak kendini gösterir. Psikosomatik bozukluk ruhumuz ve bedenimizle birlikte etkileşim içindedir. Ruhumuzda bedenimiz gibi yorulabilir, rahatsızlanabilir ve acıyıp hasar görebilir.
Bu ruhumuzda olan şeylerde zamanla kendi bedenimize vurmaya başlar. İçimize attığımız dışarıya vuramadığımız problemler, duygular ve birçok şey eninde sonunda dışarıya çıkmak isteyecek, kendini belli etmek isteyecek ve bunların hepsini dışa vurarak bir rahatsızlık yani hastalık olarak yapacak. Belli vücudumuzdaki yerleri, organları rahatsız edecek. Hiçbir duygumuz sonsuza kadar içimizde kalamaz sonuçta. Bir gün dışarı vurmak zorunda kalacak. Yeri gelecek karın ağrısıyla yeri gelecek baş ağrısı, baş dönmesi, kusma gibi daha birçok rahatsızlık şeklinde bu içimize attığımız şeyler dışarı vuracak.
Ağrıyan Aslında Bedenimiz mi Yoksa Ruhumuz mu ?
Günlük yaşantımızda herkes stresli, zor, üzüntülü, kaygılı veya sıkıntılı zamanlardan geçmektedir. Fakat herkesin buna verdiği tepkiler aynı olmayabilir. İçimizdeki bu duygular bedenimizle farklı dışa vurabilir. Örneğin heyecanlı bir olay yaşadığımızda ya da kötü bir olay yaşadığımızda kalp hızımız artar, kimimizin elleri titrer, karnı ağrır, başı dönebilir, başı ağrıyabilir, olduğu yerde donup kalabilir. Stresli zamanlarda da endişe ettiğimizde de sivilcelenme, kızarıklık, kaşıntı gibi cildimiz tarafından farklı semptomlar görülebilir.
Kendimizi ifade edemediğimizde boğazımız düğümlenir, midemiz ağrıyabilir, göğsümüz sıkışabilir, öksürebiliriz, ateşimiz çıkabilir. Gördüğümüz gibi birden fazla tepki çeşitleri olabilir. En basitinden filmlerde dizilerde çok rastlıyoruz bu gibi durumlara. Mesela sevenler kavuşamayınca ya da bir ayrılık olunca bir taraf ya da her iki taraf yataklara düşüp hastalık durumları oluyor. Aslında görüyoruz ki ağrıyan vücudumuz değil ruhumuz. Vücudumuz buna sadece bir araç oluyor. Kalp kırıklığı gibi olaylarda veya başka şeylerde ruhum acıyor , kalbim sıkışıyor , nefes alamıyorum, kalbim ağrıyor, canım yanıyor demek yerine başım ağrıdı, mideme kramp girdi tarzı şeyler demek biz insanlara daha basit geliyor. İçimizde yaşadığımız şeyleri bedenimiz sembolik olarak dışa vuruyor vuruyor.
Psikosomatik Bozukluğun Nedenleri Nelerdir?
Psikosomatik hastalığın ortaya çıkmasındaki en önemli sebep kayıplar ve ayrılıklardır. Çaresizlik, güvensizlik, umutsuzluk ve bunlara eşlik eden kin, intikam, nefret, öfke, üzüntü, acı, hayal kırıklığı, kaygı ve korku gibi bastırmış olduğumuz çözümlenememiş duygular, zihinsel olarak bitirilmemiş işler, suçluluk duygusu, bazı şeyleri kabullenememe, affedememe bu hastalığa neden olacak şeylerdir. Özellikle yoğun iş hayatındaki erkek ve kadınlarda büyük oranda bu rahatsızlıklar görülmektedir. Sınav kaygısı ve ders çalışan çocuklarda da bu rahatsızlıklar saptanabilir. Anksiyete bozukluğu yan etkisi olarak da bu hastalık ortaya çıkabilir.
Stresi, endişeyi, kaygıyı her zaman hisseden kişilerde de önce psikolojik sonra fiziksek olarak yapı değişebilmektedir. Sade okul iş hayatıyla değil özel hayatımızdaki duygular, krizler, depresyonlar, gel gitler psikoomatik rahatsızlığın başlıca nedenlerindendir. Ayrıca kendimi ifade ederken güçlük çektiğimizde, güçlü gözükmek için içimizdeki duyguları bastırdığımızda, insanlara hayır diyememeyi alışkanlık haline getirdiğimizde, yaşamımızdaki sınırları koyamadığımızda, sürekli endişe halinde olduğumuzda, her şeyi kontrol etmeye çalıştığımızda, bir kaybı veya yaşadığımız sorunu kabullenemediğimizde zihnimiz bunları bedenselleştirerek hastalık haline getirecektir.
Psikosomatik Hastalığın Belirtileri Nelerdir?
-Sırt ağrıları
-Baş ağrısı, migren
-Egzama
-Saç dökülmesi
-Cilt sorunları ( akne gibi )
-Yorgunluk
-Kas eklem ağrıları
-Tansiyon
-Görme bozukluğu
-Bağırsak bozukluğu
-Mide sorunları
-Diyabet
-Astım
-Alerji
Bunların çoğu asıl nedenleri bilinmemekle beraber kanser için büyük risk taşırlar. Bastırılmış duygular kronik strese yol açıp beraberinde kansere yol açabilir. Bu stres bağışıklığımızı bozduğundan dolayı kanser hücrelerinin kolay üremesine yol açar. Kanser hastalarının geçmişlerine bakıldığında çoğunda stres, olumsuz duyguları dışa vuramadıkları görülmüştür.
Psikosomatik Hastalık Kimlerde Daha Çok Rastlanır?
Psikosomatik Bozukluk nedir? Duygularını yansıtmakta ve ifade etmekte zorluk çeken, sınır koymakta güçlük çeken, endişeli, kaygılı, güvensiz kişilerde diğerlerine göre daha fazla rastlanır. Yani bu kişiler sözleriyle ve davranışlarıyla ifade edemediklerini bedeninde yarattığı hastalıklarla dışarıya rastlanır. Bu içimiz de yaşadıklarımızın vücudumuzda hastalık olarak dışarı vurması aslında tesadüf değildir. Neden bu hastalık çıktı, niye çıktı, ne zaman çıktı, nerede çıkı gibi soruların hiçbiri tesadüf değildir. Aslında hepsinin duygularımıza karşı anlamları vardır. Kelimelere dökemediğimiz şeyler bir uyuşma, tümör ya da bir ağrı olarak dışa vurabilir.
Somatizasyona geldiğimizde belirtilerde saydıklarımızdan dolayı hastaneye, acile, üroloji gibi farklı bölüm doktorlarına gitmektedirler. Sürekli tahliller yaptırmalarına rağmen bu rahatsızlıkların geçmediğini söylerler ve bunların sebepleri açıklanamaz. Genelde bu yüzden psikoloğa ya da psikiyatriste gönderilirler. Psikosomatik rahatsızlıklar aslında beraberinde birçok psikolojik problemi de beraberinde getirir. Bunlardan birkaçı cinsel işlev bozukluğu, panik atak gibi durumlardır.
Psikosomatik Hastalığa Tanı Konması İçin Gerekli Kriterler Nelerdir?
-En az 4 ay ağrıların olması
-Cinsel ya da genital sistem bozukluğu (adet düzensizliği gibi )
-Nörolojik belirtiler
-Sindirim sistemi sorunları
-Şikayetlerin açıklanacak organik bir sebebinin olmaması
-Madde bağımlılığı
-Psikiyatrik sonuçlara şüpheyle yaklaşım
-Stres
-Atlatılamayan kayıp ve ayrılıklar
Psikosomatik Hastalıklar Beden Sağlığını Nasıl Etkiler?
Psikosomatik hastalığı daha iyi anlamak için beynimizin yapısını bilmek gerekir. Periferik sinir sistemi istemsiz hareketleri ve organların kontrolünü sağlayan bölüme otonom sistem denir.2 bölümden oluşur. Sempatik ve parasempatik sistem. Parasempatik sistem stabil durumlardır. Sempatik sistem tehlike durumlarında savaş ya da kaç emrini verir. Tehlikeli zamanlarda ve öyle sandığımız durumlarda parasempatik sistem devreye girer. (-mış) gibi yapmaya başlarız. Nefes alamıyormuş, kalp krizi geçiriyormuş gibi… Bu hastalık insanın hayatını riskli şekilde bozduğu için kişi adapte olmakta zorlanır ve yaşam kalitesini düşürmüş olur.
Psikosomatik Bozukluğun Çeşitleri Nelerdir ?
1- Bedensel Belirti Bozukluğu:
Hipokondriyazis; insanın ciddi rahatsızlığı olduğunu düşünüp vücudun verdiği belirtileri yanlış ve abartılı yorumlaması anlamına gelir. Doktor muayenesi ve sonuçlarına rağmen bu düşüncesi değişmez. Bunun sonucunda da kişi strese girip günlük hayatını ciddi bir şekilde etkilemektedir. Bedensel belirti bozukluğu (hipokondriyazis) genelde 20-30 yaş aralığında görülmeye başlar. Mesela bu hastalar karında olan bir sorunu karın ağrısı olarak yaşar. Yani bir organa ait durumu farklı algılayarak paniğe sebep olabilirler. Hastaların böyle düşünmesinin sebebi farklı çarpıtmalar veya farklı etkenlerdir.
Üstesinden gelinemez sorunlarla karşılaşan kişi otomatik olarak hasta rolüne girmektedir. Kişide mevcutta olan psikolojik rahatsızlık da bedensel belirti bozukluğu yapar. Anksiyete ve depresyonu buna örnek olarak gösterebiliriz. Bedensel belirti bozukluğu olan hastalar ciddi bir rahatsızlığı olduğunu düşünerek birçok doktora giderler. Sonuçlara inanmazlar ama düşünceleri de hiçbir zaman sabit değildir. Bu hastalığın tanısı konulması için en az 6 ay olması gerekir. Stresler arttıkça bedensel belirtilerde artar. Hastalar tedaviye direçlidir. Depresip ve kaygı bozukluğu varsa ilaç tedavisi uygulanır. Hipnoz, davranışsal, bilişsel terapiler en etkili yöntemdir.
2- Hastalık Kaygısı Bozukluğu:
Bu bozukluk aslında hipokondriyazisin bir çeşididir. Yaşanan hastalığın olduğuna veya olacağına dair zihinsel, ruhsal bir bozukluktur. Hipokondriyozis ile arasındaki fark bedensel belirtinin olup olmama durumudur. Bedensel belirti bozukluğunda bedensel belirti var , hastalık kaygısı bozukluğunda hasta olacağına dair endişe ve korku var. Genele bakıldığında nüfusun inde bu hastalığa rastlanabilir ve yaşlılarda biraz daha fazla rastlanabilir. Hastalık kaygısı bireyin yaşamını ciddi anlamda bozulmasına yol açabilir. En az 6 ay olduğu ve tıbbi bir rahatsızlık saptanmadığında buna hastalık kaygısı bozukluğu denebilir. Bu hastalar ciddi araştırmalar yapar ve çıkan araştırmaların en kötüsünü göz önüne alır. Korkularının genelde obsesif niteliği olur. Bu hastalar genelde tedaviye dirençlidir. Benzer hastalıktan olan kişilerle grup terapileri daha uygundur.
3- Dönüştürme ( Konversiyon Bozukluk ):
Konversiyon bozukluk işlevsel nörolojik belirti bozukluğudur. Motor ve duyusal işlevlerle alakalı tıbbi hastalık varmış gibi belirti verirler ancak psikolojik bir hastalıktır. Konversiyon bozukluk belirtileri; göz seğirmesi, istemsiz hareketler, gövdenin kasılması, boynun bir yere eğilmesi, anormal yürüme, nöbet geçirme, düşmeler , ses çıkaramama, felç gibi motor belirtiler, körlük, sağırlık gibi duyusal eksiklikler ve ishal, bayılma, kusma gibi viseral belirtilerdir. Bu bozukluk 100.000 de 11 ile 300 arasındadır. Bu yüzden en sık görülen bozukluktur. Kadınlarda görülmesi daha fazladır. Bedenin sol tarafında görülmesi daha yüksektir. Bu bozukluk kırsal yerler de, eğitimin düşük, zeka seviyesini düşük olduğu yerlerde, çatışmaya maruz kalmış polis ve asker gibi mesleklerde daha fazla rastlanır. Konversiyin bozukluğun bağlı olduğu anksiyete, depresyon, şizofreniyi gözden kaçırmamalıyız . Düzgün bir şekilde tıbbi ve nörolojik muayene yapılmadan bu bozukluğun tanısı konulmamalıdır. Destekleyici ve davranışsal terapiler en etkili yöntemdir.
4- Yapay Bozukluk:
Tıbbi ilgi görmek için taklit etmek yapay bozukluk olarak adlandırılır. Bunun amacı sorumluluklardan kaçmak , maddi kazanç almak değil sadece tıbbi yardım ve bakım almaktır. Buna örnek verecek olursak bir vakada kişi kendine defalarca mikrop enjekte etmiş. Bunun sonucunda hasta böbrek yetmezliğine girerek kişi hayatını kaybetmiştir. Ölüm sebebi olabilecek yapay bozukluğu her zaman ciddiye almalıyız. “Munchausen“ bu sınıfa giren özel durumdur. Kişinin hayatını abartarak anlatması, hastanede yatmak için sürekli bir şeyler uydurması bu hastaların çoğu zaman yaptığı şeylerdir. Yapay bozukluk tanısı konan kişilerde kişilik bozukluğu, madde bağımlılığı gibi psikiyatrik bozukluklara rastlanır. Tedavisi için özel bir psikiyatrik tedavi yoktur .
5- Ağrı Bozukluğu:
Bedensel belirti bozukluğun bir türüdür. Bu bozukluğun yaşam boyu yaygın olması %5-12 arasındadır. Bu bozukluk için belirli bir yaş aralığı yoktur. Sürekli ağrılar depresif bozuklukta , akut ağrılar ise anksiyete bozukluğu ile bağlantılıdır. Ağrı bozukluğu olanların %-50 si major depresif bozukluk, `-90 ı depresif ve distimiz bozukluktur. Tedavide antidepresanlar kullanılır. Aile ve bilişsel terapiler etkili tedavi yöntemidir .
Profesyonel Psikolojik Desteğe Ne Zaman Başvurulmalı ?
30 yaş altı, tekrarlayan, tıbbi değerlendirmelere rağmen fiziksel bir neden saptanmayan, saptanırsa da ilaç tedavisine yanıt vermeyen, kişinin günlük yaşamına, iş hayatını olumsuz etkileyen şikayetler bulunması durumunda psikaytik bir değerlendirme faydalı olacaktır.
Psikosomatik Bozukluğun Tedavisi:
Her hastalıkta olduğu gibi en önemli olan şey erken tanı ve tedavidir. Bu durum oldukça önemlidir. Fiziksel etkili durumları bedensel olarak aramak bizleri yanlış bir tedaviye götürecektir. Bununla birlikte yanlış tedavi ve yanlış sonuçlar olacaktır. Hasta ayrıntılı ve dikkatli dinlenmelidir. Obsesif bozukluk, anksiyete ve depresyon olduğunda tedavinin seyri değişir. 2 yöntem vardır. İlk yöntem psikoterapidir. Psikoterapi; hastaların zihinsel ve duygusal bozukluklarının tedavisinde kullanılan yöntemdir. Amaç danışanı rahatlatıp güven altına almaktır . Konuşmaya yönelik tedavidir. 2.yöntemiz ise ilaç tedavisidir. İlerleyen hastalıklı kişilerde daha çok tercih edilir. Genelde psikiyatrik tedavi daha çok tercih edilir. Esas amacımızın hastalığı değil hastayı tedavi etmek olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız.